KIZILDERİLİLER ve TÜRKLER

KIZILDERİLİLER

howard-terpning-spirit-of-the-plains_t2.jpg

Yaşamları ve Felsefeleri;


Yaşam nedir ? Geceleyin bir ateş
böceğinin saçtığı ışıktır. Kışın
bufalonun soluğudur. Otların arasında
koşan ve günbatımında kaybolan gölgeciktir.
Karaayak 1821-1890
Her şey kutsaldır; her şey büyük
tanrısal tapınağın bir parçasıdır.
Eğer yüreğinden bakarsan, her
yerde güzellik görürsün.
Yalnızca son ağaç kesildikten,
son ırmak zehirlendikten,
son balık yakalandıktan sonra ...
ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini
anlayacaksın.
Cree Kızılderilisi
Şef Joseph
DOĞANIN DİLİ
Yıllardır uygar sözcüğünün, nedense hep Batı sözcüğü ile yan yana olmasına özen gösterilmiştir. Uygar Batı . Doğal olarak bizlerin, uygar sözcüğünden ne anladığımıza bağlı. Çok yönlü bilgilenmiş ve bu bilgilerin özünü kavramaya çalışanlar için uygarlık kavramı çok farklı. Özü yitirme, sevgiye yabancılaşmaya karşın, elde edilen görüntüsel başarıların olumsuz sonuçları, hemen ortaya çıkacak şeyler değildir. Bu gelecek kuşaklara çıkan maddi ve manevi faturalardır. Manevi faturalar, bireysel ve toplumsal çöküntüler sonucu sevgisizliktir. Bunların doğurduğu panik ve bilinçsizlik, maddi yıkımların da hazırlayıcılarıdır.
Bizim kuşak, doğa ile savaş sloganları ile yetiştirildi. Şimdilerde ise Yeşil Barış ( Green Peace ) sloganları yankılanıyor dünyanın her yerinde. Bu gerçeğin ışığında, bize doğayla savaşı öğretenlerden ve bu düşünceyi irdelemeden, akıl yürütmeden, bu savaşımı bir uygarlık ve insanın üstünlüğü, ya da gücü gibi gören anlayıştan utanıyorum. İnsan doğa ile savaş değil, uyum içinde olmasının gereğini ya da kavraması için bilge olmasına gerek yok.
Batının vahşi ya da az gelişmiş diyerek, uygarlık sıfatını yakıştıramadığı bir çok ulusun, doğa ile hatta kendi ile daha bir uyum ve barış içinde olduğunu şimdilerde daha iyi anlıyoruz. Hatta ilkellik olarak gösterilen doğaya tapış düşüncesinin, bilenler için hiç de öyle basit ve ilkel olmadığını, bir çok anlam içerdiğini yeni yeni kavrıyoruz.
Nezperce
Bilim olarak adlandırılan bilgi dallarının tümünde, bir bağlantılar zinciri görebiliyoruz. Kuantum Fiziği dediğimiz yakın zaman fiziğinde, artık canlı cansız diye bir ayırım söz konusu olamadığı bir gerçek. Tüm evren özde bir uyum ve iletişim içinde ve aynı zamanda devingen. Ve insan bu bütünün bir parçası, efendisi değil.
Yinelersek, sosyal ve bilimsel alanda uygarlık, insanın tüm algıladığı şeylerle bir bütün oluşturduğunu ve bunların birbirleriyle sorumluluk bağları ile bağlı olduklarının bilincidir .
Doğadaki her şey, tıpkı insan beynini oluşturan, milyarlarca nöron ve onları birbirlerine bağlayan sinapslar gibi ilişkidedirler. Bu nedenle dünyamızı devasa bir beyin olarak görebiliriz. Sonuçta, doğaya yaptığımız her olumsuzluk ya da olumluluk, tüm insanları etkileyecektir ve etkilemektedir.
piega tipi çadır
Sanayileşmenin gelişmesi oranında, kırsal kesimin kentlere göçü, bilinçsiz yapılaşma, eğitimsizlik, sosyal olduğu kadar çevre sorunlarının da oluşumuna etken oldu. Bu olumsuzlukları somut olarak yaşamaya başlayınca, işin yaşamsal önemini anladı. Yakın zamana kadar yüzüp balık tuttuğu denizin, fosseptik çukuruna döndüğünü, havanın nefes alınamayacak kadar toz ve dumana büründüğünü, ağaçtan yoksun yerlerin uğradığı erezyonu ve bunun sonucu oluşan sel felaketlerini gören insan, geleceğinin hiç de iyi olmayacağını kavradı.
Sonuçta bizden daha önce sanayileşen Batı bu olumsuzlukları, yetersiz bile olsa, yasalarla önlemeye çalışıyorlar. Buna paralel olarak, sivil toplum örgütleri, halkın bilinçlenmesi için, çevreye zarar veren kişi ya da kuruluşları protesto ve benzer eylemlerle, kamuoyunun dikkatini çekmede çaba harcamaktadırlar
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de bu olumsuzluktan ders almadıkları için, bunun faturasını daha trajik bir şekilde ödeyeceklerdir. Bu ülkelerden çoğu, gelişmiş ülkelerin çevreye zarar veren sanayi kuruluşlarını ülkelerine kurdurarak, ülke doğasına büyük zarar vermektedirler. Bu yetmiyormuş gibi bazı nükleer artıkları ya buna benzer çöpleri, ülke topraklarına halkın haberi olmadan gömülmesine göz yummaktadır.
Tüm bu olumsuzlukların temelinde yatan neden, Batı ve Ortadoğu topluluklarının, doğaya bakış düşüncesidir. Bu düşünce bu toplulukların inanç ve dinlerindeki, insan - doğa anlayışıdır. İkinci bölümde daha detaylı olarak ele alacağımız bu anlayış, bu toplulukların kutsal kitaplarındaki, insanın dünya ve üzerinde var olan her şeyin EFENDİSİ olma inancından kaynaklanmaktadır.
Yıllar önce çevre ile ilgilenen Kutan Savaşçın kardeşim , bana bir poster vermişti. Arka yüzünde resimler, ön yüzünde de şöyle bir yazı vardı.
Bu konuşma 1854 de Kızılderili şef Seattle tarafından halkının topraklarını satması istenmesi üzerine bir cevap olarak yazılmıştır. Bu konuşma Washington da muhafaza edilmiş ve Amerikan Expo 74 de sunulmuştur.
Son zamanlarda da UNEP tarafından yayınlanıp, çevre üzerine şimdiye kadar en güzel ve en içten anlatım olarak tanımlanmıştır.
Daha önce, Dee Brownun ünlü Kalbimi Vatanıma Gömün ( Yaralı Diz ) adlı belgesel yapıtını okumuştum. Ve Kızılderililerin Amerikan filmlerinde gösterildiği gibi vahşi olmadıklarını da çok iyi biliyordum. Yaralı Diz daha çok, Kızılderililer ile Amerika yı ele geçiren beyazların, kızılderili topraklarını, para ile, kandırarak , çoğu kez de zorla alış ve çatışmalar belgeselidir.
Alice Cuninngham-zorla hristyanlıştırılmışlardır!
Reis Seattle mektubunda, Kızılderililerin doğa ve insan ilişkilerini şöyle dile getiriyor.
Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderilinin ANASIDIR. Biz bu dünyanın bir parçasıyız. Ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz. Kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye ait.
Dünya beyaz adamın kardeşi değil, ama düşmanıdır ve onu fethettimi ilerlemeye devam eder. Babalarının mezarlarını geride bırakır ve aldırmazlar. Annesi dünyayı ve kardeşi göğe, satın alınan, yağma edilen, koyunlar ya da parlak boncuklar gibi değişilen birer malmış gibi davranır. İştahı dünyayı yiyip bitirecek ve geride sadece bir çöl bırakacaktır.
Beyaz adamın şehirlerinde sakin yer yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Ama belki de benim vahşi olmamdan ve anlamadığımdandır. İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını ve su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı nedir?
Ben vahşiyim ve başka bir yoldan anlamam, çayırlarda çürüyen binlerce bufalo gördüm. Beyaz adamın geçen trenden vurup, bıraktığı. Ben vahşiyim ve dumanlı demir atın, bizim sadece canlı kalmak için öldürdüğümüz bufalodan nasıl daha önemli olabildiğini anlamıyorum.
Dünya annenizdir, dünyaya ne olursa, dünyanın oğullarına da aynısı olur. Eğer insanlar yere tükürürse kendi üzerlerine tükürürler.
Bunu biliyoruz biz, dünya insana ait değildir, insan dünyanındır. Bunu biliyoruz. Bütün her şey bir aileyi bağlayan kan gibi birbirine bağlı.
Kızılderili reis Seattleın doğa ve insan bütünlüğünü dile getiren bu uyarıları, tüm dünyada Kızılderilileri daha gerçekçi bir bakış açısıyla inceleme gereğini doğurdu. Bu konuda yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan yapıtlar çoğaldıkça, büyük bir kıtayı kaplayan, bu gün ise belirli rezervasyon bölgelerinde izole edilmiş olan bu topluluklardan, doğa ve insan ilişkileri açısından öğrenecek çok şeyimiz olduğunu görüyoruz.
Yer Yüzüne Dokun adlı yapıtında Mc Luhan Çok iyi anlaşılmıştır ki, şimdi Amerika da yaşayan bizler için tek güzel gelecek, ancak çevremizi yeniden keşfetmek yoluyla gerçekleşecektir. Toprakla ve onun bize verdikleriyle doğru bir ilişki kurmalıyız; aksi takdirde, Kızılderililerin yıkımını doğanın yıkımı, doğanın yıkımını da bizim yıkımımız takip edecek.
Kızılderililer bir bakıma bunu çok önceden biliyorlardı. Yüzyıllarca onların bilgeliğini görmemezlikden geldikten sonra, belki şimdi Kızılderililerden bir şeyler öğrenebiliriz. Gerçeğini dile getirmektedir.
Ayşe Göktürk Tunceroğlu nun 1999 yılında New Jersey de yazdığı, Kızılderili Hikmetleri adlı yapıtın ön sözünde , duygu ve düşüncelerini büyük bir içtenlikle şöyle açıklıyor.
Kızılderililerin cümlelerini okurken bazen kendime sormadan edemem. Acaba kelimeleri yanlış mı tarif ettik. medeniyet kelimesinin manası üzerine yeniden mi düşünmeliyiz? Acaba İlkel Vahşi olanlar onlar değil de, biz beyazlarmıyız?
Atso tohkomi
İlk başta doğa ve doğanın dili konusunda Kızılderililerin temel görüşlerini yadırgayabiliriz. Fakat bu konuda bilgilenip düşünmeye başlayınca, kendi duyarsızlığımızı, sağır ve dilsizliğimizi daha iyi anlayabiliriz.
Ağaçların ve çimenlerin ruhu olduğunu kabul ederiz biz. İyi bir Kızılderili ne zaman onlardan bir kısmını kesecek olsa, çok kederlenir. İhtiyacı nedeniyle onlara kıydığını söyleyerek dua edip af diler diyor bir Kızılderili.
Buna çok daha çarpıcı ve kapsamlı bir örnek de Siyu kabilesi başkanı Ayakta Duran Ayının sözleri.
Nerede kesilip indirilmemiş orman varsa, nerede hayvanlar kuytu köşelerinde dinleniyorsa, nerede dünya dört ayaklılardan yoksun değilse, SOLUK BENİZLİLER oraya ehlileştirilmemiş, yabani arazi diyorlar. Halbuki bize göre yabani, vahşi yer yoktur. Doğa tehlikeli değildir, misafirperverdir; korkutucu değil, arkadaşçadır. Bizim felsefemiz korkudan ve ön yargıdan uzak, sağlıklı bir düşünce sistemidir. Bu noktada Beyazadam ve Kızılderili inançları arasında önemli bir fark buluyorum.
Kızılderili inancı, etrafını çevreleyen her şeyle insanın ahengini gözetir; beyazlar ise çevreye tahakkümü esas almıştır.
Kızılderililer aradıkları her şeyi, paylaşma ve sevgide buldu; ama beyazlar aradıklarını korkarak savaşmada buldular. Bizim için dünya güzellik doluydu. Diğeri için öteki dünyaya gidene kadar, tahammül edilmesi gereken, günah ve çirkinlik dolu bir yerdi.
Ayakta Duran Ayı, şimdilerde Batı toplumunda yeni yeni dile getirilen, pek fazla öze inmemiş HAYVAN HAKLARInı şöyle açıklıyor.
Hayvanların hakları vardır. İnsanlar tarafından korunup kollanma hakkı, yaşam hakkı, çoğalma hakkı, özgürlük hakkı. Bütün bu hakları kabul etmiş olan bizler hayvanları esir etmeyiz. Yiyecek ve içecek olarak ihtiyacımız olanların dışında hepsinin hayatını bağışlarız.

VAKAN TANKA sözcüğü Kızılderili inancında, Yaratıcı Güç, Her Şeyin Kaynağı, Büyük Ruh, anlamına gelir. Siyu kabilesinden Zitkala Sanın Doğanın bahçelerinde, küçük bir çocuk hayreti ile gezinirken, kuşların şakımasında, suların çağıldamasında, çiçeklerin tatlı kokusunda BÜYÜK RUHun fısıltısını duyarım. Siz buna putperestlik mi diyorsunuz? sorusu, bizleri düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmeye yönlendirmelidir.
1871-1967 yıllarında yaşamış Tatanga Mani ya da Yürüyen bufalo, bu konudaki düşünceleri şöyle açıklar Ağaçların konuştuğunu biliyormusunuz? Bu soruya kendisi yanıt verir. ; Evet konuşurlar; kulak verirseniz, sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun beyazların dinlememesidir. Kızılderilileri dinlemeyi hiç bir zaman öğrenemediler. Oysa ben, ağaçlardan çok şey öğrendim; bazen hava, bazen hayvanlar, bazen de Yüce Ruh hakkında.
Amerika kıtasından onbinlerce kilometre uzakta yaşayan Avusturalya yerlilerinden Aborijinler de pek farklı düşünmüyorlar. Onlar da doğayla bütünlüklerinin bilincinde ve doğanın dilini biliyorlar. Onlara göre; Önemli olan açık yüreklilikle ve sevgiyle verme anında deneyimlenen duygudur. Ölmekte olan bir bitkiye ya da hayvana su ya da cesaret vermek, aydınlanma yolunda , yaşamı ve bizi Yaratanı tanımak konusunda, susamış bir insan bulup ona su vermek kadar önemli bir adımdır. İnsanoğlu bu varoluş düzeninden ayrılırken HEYACANLARINI AN BE AN NASIL YAŞADIĞININ KAYITLARINI DA YANINDA GÖTÜRÜR
Aborijinler, köklerinden yararlanılan bitkileri yer yüzüne çıkarmadan önce , onların ham mı olgun mu olduklarını anlayabiliyorlar. Ellerini bitkilerin üzerine gezdiriyorlar ve bu daha büyüyor, henüz olmamış, ya da şöyle bir yorumda bulunuyorlar. Evet, bu can vermeye hazır.
Araştırmacı Marlo Morgan bu konudaki deneyimini şöyle açıklıyor. Ben de Evrenden izin aldıktan sonra, elimi bitkilerin üzerinde gezdiriyordum. Olgun bir bitkinin üzerinde elimin ya ayası ısınıyor ya da parmaklarımın uçlarında kıvılcım duyuyordum.
Bu düşünceleri And Dağları Kızılderililerinde de görüyoruz. And Dağları Şamanlarının bilgelik öğretisindeki, usta ile öğrencisi arasında geçen söyleşiden şunları öğreniyoruz.
Koruyucu taşı selamladın mı? Çünkü her şey senin parçan, her şey canlı,İçeri girerken selam verdin mi çiçeklere ? Duydun mu evin önünde öten kuşları ? Teşekkür ettin mi uyandığında, sana armağan olarak verilen yeni güne ? Yoksa teşekkür etmemeyi, kuşun ötüşünü duymamayı, çiçekleri görmemeyi mi yeğledin.
Usta, öğrencisine şu uyarılarda bulunur. Toprakla karşılıklı konuşup onu sevmeliyiz. Kimi yerli çitçiler, ekin ekerken, kızgın ya da üzgün olan birinin tarlaya girmesine izin vermezler. Böyle biri toprağı çürütür derler. Bu çiftçiler tarlayı ekmeden önce, çocukları getirip orada oyun oynatırlar; çünkü masumluk güçlü bir erktir, arılık ise değerli bir gübre.
Her şeyle konuş, çünkü her şeyin canı vardır; her şeyde bir ağabeyi bir kardeş bul. Her şey BİRdir, her şey canlıdır.
Bir Kuzey Amerika Kızılderilisi olan Tatanga Mani, yaşam öyküsünde, Beyaz Adamın yanında gördüğü eğitimin izlenimlerini şöyle anlatıyor.
Uygar insanlar, insan yapımı basılı sayfalara çok fazla bağlılar. Ben Yüce Ruhun kitabına, yani onun yarattığı her şeye bakıyorum. Eğer doğayı tanımaya çalışırsanız, o kitabın büyük bir kısmını okuyabilirsiniz. Biliyorsunuz eğer kitaplarınızın hepsini alıp güneşin altına serer, onları bir süre için kar, yağmur ve böceklere bırakırsanız, geriye hiç bir şek kalmayacaktır. Oysa Yüce Ruh size ve bize doğa okulunda ormanları, ırmakları, dağları ve bizi de içine alan hayvanları araştırma olanağı verir.
Kızılderili anlayışında ahlak, yalnızca insanın başka insanlara, topluma ve tanrıya karşı olan davranışları ile ilgili değildir. Ahlak, kesinlikle insanın hayvanlara, bitkilere ve doğanın diğer görüntülerine karşı olan davranışlarını da içerir.
Anne ve çocuğu
Şamanist bir animizm içeren doğadaki tüm varlıkların ilişki ve özdeşliği olgusunun, Orta Asya, Amerika ve Avusturalya halklarının temel düşüncelerini oluşturduklarını görüyoruz. Binlerce yıldır bu düşünce ve kavramlardan uzaklaşan Ortadoğu ve Batı Avrupa halkları, günümüzde bu doğal gerçeği anlamakta güçlük çekmektedirler.
Batı ve Ortadoğuda , doğayı algılama ve kavramayı,onunla bütünlük bilincini duyumsamayı, ancak sınırlı sayıda aydın ve araştırmacıda görebiliyoruz. Bu araştırmacılardan Peter Topkins ve Cristoper Bird ün; Bitkilerin Gizli Yaşamı adlı yapıtın can alıcı noktalarını aktarmak konumuza ışık tutacaktır. Bitkilerin dünyasının özelliklerini kısa başlıklarla özetlerken, onların en az bizler kadar, hatta bizlerden çok daha ileri, duyuş, görüş ve hissediş özellikleri olduğunu görmekteyiz.

Bu yazılar bir alıntıdır.

haftaninresmi7.jpg



Man-Hot-Tan

Avrupalılar Amerika'ya ayak basmıştır.
Kızılderililerle tanışırlar ve ticaret yapmak istediklerini bildirirler.
Kızılderililer ticaret denen şeyi bilmemektedir. Avrupalılar yol gösterir:

"Biz size değerli eşyalar vereceğiz, buna karşılık siz
de bize kendi değerli eşyalarınızı vereceksiniz. Böylece sizin
daha önce hayatınızda hiç görmediğiniz eşyalarınız olacak, biz
de evimize sizden aldığımız değerli eşyaları götüreceğiz ."

Beyazlar kıyıdaki küçük ada üzerinde bir pazar yeri açarlar ve
Kızılderilileri beklemeye başlarlar. Avladıkları hayvan postlarını getiren Kızılderililer karşılığında ayna, tarak gibi beyazların getirdiği gerçekten de daha önce hiç görmedikleri eşyalara sahip olmaktadırlar. Derken iki sarhoş beyaz pazar yerine gelen bir
Kızılderiliyi öldürür. Ve mallarına el koyarlar. Kızılderililer şaşırır.

"Sizler neden arkadaşımızı öldürdünüz? Buna gerek yoktu ki!.. O
zaten elindeki eşyaları sizlere vermeye gelmişti..."

Gerçekten de böyle bir ticareti anlayamazlar. Pazar
yeri lanetlenir..

Bu olaydan sonra hiç bir Kızılderili buraya gelmez ve bu bölgeye "iki büyük sarhoş adam" adı verilir. Yani Kızılderili dilinde "Man-hot-tan".

Derken bu bölge NewYork ve Amerikan ticaretinin
merkezi olur, ve iki koca gökdelen dikilir... İkiz Kuleler..

haftaninresmi10.jpg

Ulu Manitu

İş için gittiğim Amerika'nın New York eyaletinin metro istasyonuna doğru merdivenlerden iniyordum.. Merdivenlerden indikçe sağdan soldan, duvarların arkasından ve merdivenin altından kızılderililer çıkmaya başladı. Her biri ellerindeki farklı müzik aletlerini çalmaya başladılar. Adeta büyülenmiştim.. Çünkü o farklı müzik aletlerinden o kadar güzel bir müzik ortaya çıkıyordu ki çok beğenmiştim. Merdivenlerden inip çalmış oldukları müzikleri dinlemeye başladım. Müzikleri bitince elinde bir çanta dolusu cd olan minik kızılderili yanıma yaklaştı ve çantayı açtı. O an anladım ki kızılderililer bu şekilde müzikleri tanıtıp çalmış oldukları müziklerin cdlerini satarak para kazanıyorlardı. Minik Kızılderiliye cdlerin fiyatını sorduğumda eli ile 2$ diye işaret etti. Cebimde de sadece 2 $ kalmıştı ve ben çok açtım. Amerika'nın meşhur yemeği hotdog u yemek için sabırsızlanıyordum. Fakat bu müzik beni büyülemişti. Belki de bu kişiler tekrar karşıma çıkmayacak ve bu müzikleri alma imkanım olmayacaktı. Sonra birden biz türklerin her alışverişte yaptığı pazarlık aklıma geldi ve heyecanla sordum;
- 1$'a olmaz mı ?
Kızılderili başını iki yana hayır der gibi sallayarak olmaz demişti.
- Peki Neden ? dediğimde ise;
İşaret parmağı ile gökyüzünü göstererek büyük patron kızar dedi.
Eli ile işaret ettiği yöne doğru baktım. Metronun havalandırmasından bir gökdelenin tepesi gözüküyordu. Belli ki patronun ofisi oradaydı. Patronun yanına çıkıp 2$'lık cdleri 1$'a verebilir misiniz diyecek halim olmadığından küçük kızılderiliye aç olduğumu ve cdlere sadece 1$ verebileceğimi kalan 1$ ile de hotdog yiyeceğimi ifade ettim. Fakat küçük kızılderili yine başını iki yana salladı ve işaret parmağı ile gökdelenin tepesini göstererek Büyük Patron kızar dedi. Üzülmüştüm.. ya bu cd'den ya da hotdog'dan vazgeçecektim. Üzüldüğümü anlayan müzik çalan kızılderililerden biri ile birşeyler konuşmuş ve daha sonra cdlerden birini bana uzatmıştı. Sayesinde cdyi 1$'a almış ve metroya binmiştim.
Metro ile ilerlerken birden gök gürledi. O an herşeyi anlamıştım. Minik kızılderilinin işaret parmağı ile işaret ettiği yer gökdelenin tepesi değil gökyüzüydü.
Büyük Patron'un kim olduğunu anlamıştım. Ona Ulu Manitu diyorlardı ve kızmıştı..



haftaninresmi5.jpg

 

 

BEYAZ ADAM

Beyaz adam,
küçücüktü ilk geldiğinde
ve oturmaktan
bütün kemikleri sızlıyordu
büyük teknesinde...

Beyaz adam
kızılderililerin sunduğu yiyeceklerle beslenip,
topraklarına uzandığında büyüdü
bulutlar arasında
barış içinde yaşayan
manitu yerine
tapmamızı istediği de,
işkence görüp
çarmıha gerilen
bir ölüydü...

Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına...

Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...

Yazar : Sunay Akın

10077802.jpg

Birkaç kızılderili atasözü

* Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz. (Ute Kabilesi)

* Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yasayanlara ilave eder. (Hopi Kabilesi)

* Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım. (Apache Kabilesi)

* Şeytan hakkında konuşmayın.Gençlerin kalbinde merak uyandırır. (Siyu Kabilesi)

* Bir kere 'Al sunu' demek, iki kere 'Ben vereceğim' demekten iyidir. (Kabilesi bilinmiyor) * Su gibi olmalıyız. Her şeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli. (Siyu Kabilesi)

* Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi makoseninin içine bak (Sauk Kabilesi)

* Bir düşman çok, yüz dost azdır. (Hopi Kabilesi)

* Kehanet, muhtemel bir olayı kesin bir bakış ile görmekten başka şey değildir. Hava ya bulutlu olacaktır, ya da güneş açacaktır. (Cherokee Kabilesi)

* Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü! (Cheyenne Kabilesi)

* Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır. (Mohawk Kabilesi)

* Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Onu yaratıcıdan ödünç aldınız. (Mohawk Kabilesi)

* Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal (Lumbee Kabilesi)

* Aşkı tanıdığında, yaratıcıyı da tanırsın. (Fox Kabilesi)

* Allah'ın kelimeleri meşe yaprağı gibi sararıp düşmez; çam yaprağı gibi ilelebet yeşil kalır. (Mohawk Kabilesi)

piega_tipi__ad_r.jpg

Kızılderili atasözleri, deyimleri ve özlü sözleri:
Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.
Yeryüzüne iyi muamele et! O babanızın malı değil, onu çocuklarınızdan ödünç aldınız.
İnsan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.
Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yaşayanlara ilave eder.
Herbirimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlatmakta fayda var.
Şeytan hakkında konuşmayın.Gençlerin kalbinde merak uyandırır.
Gözün ile değil, yüreğin ile hüküm ver.
Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım.
Fakir olmak, şerefsiz olmaktan daha küçük bir meseledir.
Doğum yapan herşey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatin dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye baslamış olacaktır.
Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz. Sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil ama inanıyorum, insanlar bu yolu öğrenecekler.
İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.
Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan yanlışı yapan kadar suçludur.
Yapmamız gereken: her şeyi eski sadeliğine döndürmektir, böylece bozulan düzenimiz yeniden kurulacaktır.

10021573.jpg

Kızılderili bilge kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlarmış.

Köpeklerden biri beyaz, diğeri siyahmış ve genç torun o köpekleri dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlarken görürmüş hep…

Çocuk, dedesinin kulübesini korumak için neden bir değil de iki köpeğe ihtiyaç duyduğunu merak edermiş. Üstelik niye siyah ve beyaz köpek?

Dede, torununa onların kendisi için sembol olduğunu söylemiş. " Onlar benim için iyiliğin ve kötülüğün simgesidir” demiş.

"Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları."

Çocuk merak etmiş. "Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"

Dede, bilgece bir gülümsemeyle bakmış torununa.

"Hangisi mi evladım? Ben hangisini daha iyi beslersem!”

black_hawk.jpg

Kanadalı araştırmacı Ethel G. Stewart, 250 bin nüfuslu Navaho kabilesinin Orta Asya Türkleri'nin konuştuğu Atabaşkan dilini konuştuğunu gösterdi.

Kızılderili ve Türk Dillerinde Kullanılan Ortak Kelimeler
Bazı örnekler:

Kızılderili lehçelerinde Türkçe
Tepek.... Tepe
Yatkı Ev,.... yatılan yer
Dodohişça.... Dudak
Atış-ka..... Ateş
T-sün.... Uzun
Yu Su,.... yu-mak, yıkamak
Lı-ık Vatan,.... ili
Tete.... Dede
Tamazkal.... Hamam, temiz kal
Hogan.... Kerpiç ev, Hopan
Missigi.... Mısır
Türe.... Türe, Töre
Hu.... Selam
Yanunda.... Yanında
Aş-köz... Yemek
Tapa.... Tuba
İldiş.... Dişleme

_ef_josepht.jpg

Cırcır Böceği

Bir gün New York' ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar,
gruptan biri kızılderilidir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri,
yolda calışma yapan işcilerin araçlarının çıkardığı gürültü, araçların korna
sesleri arasında ilerlerken kizilderili kulağına cır cır böceği sesinin geldiğini
söyler ve aranmaya başlar. Arkadasları bu gürültünün arasında bu sesi
duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler.
Aralarından bir tanesi inanmasada onunla birlikte aramaya devam eder.
Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşıda arkasından takip eder ve
o binaların arasında bir kaç tutam yeşilliğin arasında gercekten bir
cır cır böceği bulurlar. Arkadaşı kızılderiliye "senin insanüstü güçlerin var
bu sesi nasıl duydun" diye sorar, kizilderili ise bu sesi duymak için insanüstü
güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini
söyler. Kaldırıma geçerler ve kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı
kaldırımda yuvarlayarak atar. Bir cok insan bozuk para sesinin ceplerinden düşen
bir paramı diye sesin geldiği yöne doğru bakar kızılderili arkadaşına dönerek,
- "gördün mü önemli olan nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğine bağlıdır.
Herşeyi ona göre duyar , görür ve hissedersin" der !...

200px-big_mouth_spring.jpg





Kızılderili ve Ay


Nasa, 1966 yılı civarında aya gidecek Apollo astronotlarını eğitmek için kızılderili rezervasyonu sınırlarında bulunan ve ortamı ay yüzeyine çok benzeyen Tuba City e götürmüş. Astronotlar çalışmaya başlamış. Acayip görünümlü kanyonların arasında sadece 2 uzay giysili astronot görünüyormuş uzaktan. Yakınlarda da yaşlı bir Navajo çobanı ile oğlu koyun otlatıyormuş. İki astronot dikkatlerini çekmiş izlemeye başlamışlar. Bu arada da bazı Nasa personeli onları farketmiş ve yanlarına gelmiş. Çoban ingilizce bilmediği için oğlu aracılığıyla o iki acaip adamın ne olduğunu sormuş. Nasa personeli de "O adamlar aya gidecek astronotlar, eğitim yapıyorlar" deyince Çoban çok heyecanlanmış ve astronotlarla aya bir mesaj yollaması mümkün mü diye sordurmuş oğluna. Nasa personeli bunun çok orijinal bir şey olacağını düşünüp bir koşu teyp getirmişler ve adamın mesajını Navajoca teybe kaydetmişler. Mesaj kaydı bitince Nasa personeli çocuktan babasının mesajını tercüme etmesini istemiş ama çocuk reddetmiş. Daha sonra Kızılderili rezervasyonunda birçok kişiye yanaşmışlar, her biri önce "Cık cık cık" demiş sonra da mesajı tercüme etmeyi reddetmiş. Ama en sonunda eline para sıkıştırılınca bir genç yaşlı adamın mesajını tercüme etmiş:
- Bu adamlara dikkat edin, topraklarınızı çalmaya geldiler...

nezperce.jpg

Kızılderili Kabilelerinden Öz Sözler

Babalarımız, yaşadıkları sıralarda amerikalıların büyük ırmağı aştığını, batıya doğru geldiğini işitmişlerdi...Bizse silah, barut ve kurşundan başka bir şey işitmedik...

Şef Manuelito - Navaho Kabilesi

Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve herşeyi yiyip bitirecektir. Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulamaz.""Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!.."

Şef Seattle - Suquamish Kabilesi


Bana baktığınızda çirkin, yaşlı bir adam görüyorsunuz, fakat içim güzelliklerle doludur. Dağın tepesinde oturmuş, geleceğe bakıyorum. Benim halkımı ve sizin halkınızı bir arada yaşarken görüyorum. Benim halkımın geçmişi ile ilgili bilgi, sizin kitaplarınızda yer almazsa unutulup gidecektir. O yüzden ne söylersem yazmalısınız. Yazdıklarınızı kitap haline getirmelisiniz. Böylece gelecek nesiller gerçeği öğreneceklerdir.

Şandoval - Navajo Kabilesi


Ben ırk farklılıklarını anlamam. Ben kızılderiliyim. Çünkü yüreğim kızılderili. Çünkü Toprak Ana ile akrabayım. Çünkü insanları seviyor, gözetiyorum. Çünkü savaşçı bir kadınım. Çünkü tabiattaki muhteşem dengeye inanıyorum. Bunun için kızılderiliyim; yoksa sadece anamdan-babamdan Kızılderili kanı aldığım için değil !

Oh Shinnah - Apache Kabilesi
Bizim eski inancımıza göre toprakta büyümüş olanı oradan söküp almak yanlıştı. Onlar kesilebilirdi ama köklenemezdi. Ağaçların ve çimenlerin ruhu olduğunu kabul ederiz biz. İyi bir Kızılderili ne zaman onlardan birini kesecek olsa, çok kederlenir, ihtiyacı sebebiyle onlara kıydığını beyan ile dua edip af dilerdi.

Tahta Bacak - Cheyenne Kabilesi


İlkbaharda usul usul yürü ! Toprak ana hamiledir..

Kiowa Kabilesi


İnanıyorum ki, kalplerimizi birbirimize biraz daha açarsak daha fazla kan dökülmesini, daha fazla acı çekilmesini önleyebiliriz. Kızılderilinin dünyayı nasıl gördüğünü size söyleyeceğim. Beyaz adam gördüklerini anlatmak üzere çok kelimeye sahiptir, beyaz adam çok konuşur; fakat gerçeği söylemek için çok kelime gerekmez.

Hinmaton Yalatkit - Nez Perce Kabilesi




haftaninresmi2.jpg

ruyabahcesi@mynet.com

Bana ulaşmak için yukarıdaki e-mail adresini kullanabilirsiniz.
Sizin de elinizde Kızılderililerle ilgili bilgi ve döküman varsa burada severek paylaşabiliriz.
Teşekkür ederim.
Mehmet Ali Günşen


Dünyadan geçen bir yolcu...
 
Yolcunun günlüğü....
 
Bugün 16382 ziyaretçi (23278 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol